Resesyon, ekonomik dalgalanmaların kaçınılmaz bir parçası olarak, birçok birey ve işletme üzerinde derin etkiler bırakabilen bir süreçtir. Bu makalede, resesyonun tanımından başlayarak temel özelliklerini, ekonomik göstergelerini ve nedenlerini inceleyeceğiz. Ayrıca, resesyonun işsizlik üzerindeki etkileri, tüketici davranışları ve finansal piyasalar üzerindeki sonuçları gibi önemli konulara da değineceğiz. Ekonomik belirsizlik dönemlerinde hükümet politikalarının rolü ve bireyler için tasarruf yöntemleri de ele alınacak. Resesyonu anlamak, hem kişisel hem de kurumsal düzeyde daha etkili stratejiler geliştirmeye yardımcı olabilir. Bu yazı, resesyonla ilgili temel bilgileri sunarak okuyucuların bilinçlenmesine katkı sağlamayı hedefliyor.Resesyonun tanımı, nedenleri ve ekonomik etkileri hakkında detaylı bilgi. İşsizlik, tüketici davranışları ve hükümet politikaları üzerine rehber.
Resesyonun Tanımı ve Temel Özellikleri
Resesyon, genel ekonomik aktivitenin belirli bir süre boyunca, genellikle iki çeyrek ardışık olarak, düşüş göstermesi durumudur. Bu dönem, üretim, istihdam, yatırımlar ve tüketim gibi ekonomik göstergelerde belirgin bir azalma ile karakterizedir. Resesyon, ekonomik büyümenin duraklaması veya gerilemesi olarak kabul edilir ve bu süreç, toplumun tüm kesimlerini etkileyebilir.
Resesyonun temel özellikleri arasında, işsizlik oranlarının yükselmesi, hanehalkı harcamalarının azalması ve işletmelerin kâr marjlarının daralması yer almaktadır. Bu durum, yatırımcı güveninin azalmasına ve dolayısıyla piyasalarda dalgalanmalara yol açabilir. Ekonomi genelinde bir durgunluk yaşandığında, birçok sektör, özellikle de perakende ve hizmet sektörleri, güçlü şekilde etkilenir.
Ayrıca, resesyon dönemlerinde mali piyasalarda belirsizlik artar ve borsa endeksleri düşüş gösterir. Tüketicilerin harcama davranışları da değişir; insanlar daha temkinli harcamalar yapmaya, gereksiz harcamalardan kaçınmaya ve tasarrufa yönelmeye başlarlar. Bu değişim, ekonomik aktiviteyi daha da azaltarak resesyonun derinleşmesine neden olabilir.
Resesyon, yalnızca bir ekonomik dönemi ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda hükümetlerin ve merkez bankalarının politika uygulamalarını da şekillendirir. Bu süreçte, devletler teşvik paketleri ve faiz oranı indirimleri gibi önlemler alarak ekonomiyi canlandırmaya çalışırlar. Ancak, bu önlemlerin etkinliği durumun ciddiyetine ve piyasalardaki tepkilere bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Resesyon, ekonomik yapıların genel sağlığını etkileyen önemli bir durumdur. Başlıca göstergeleri takip etmek, bireylerin ve işletmelerin bu zor zamanlarda nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair stratejiler geliştirmelerine yardımcı olabilir. Resesyon sürecinin ardından gelen ekonomik yenilenme ise, gelecekteki büyüme fırsatlarının kapılarını aralayabilir.
Resesyonun Ekonomik Göstergeleri Nelerdir?
Resesyon, ekonomik aktivitedeki belirgin bir küçülme dönemidir ve bunun birçok göstergesi bulunur. Bu göstergeler, bir ekonominin ne durumda olduğunu anlamak için büyük önem taşır. Genellikle birkaç ay süren bu duraklama, çeşitli ekonomik faktörler ile ilişkilidir.
Başlıca ekonomik göstergeler arasında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH), işsizlik oranı, tüketici harcamaları ve sanayi üretimi yer alır. GSYİH’daki iki çeyrek dönem boyunca süren düşüş, genellikle resesyon olarak kabul edilir. İşsizlik oranının artışı ise, işletmelerin daralması ve iş gücü ihtiyacında azalmayı işaret eder.
Gösterge | Açıklama |
---|---|
GSYİH | İki çeyrek boyunca süren düşüş, resesyonun göstergesi olabilir. |
İşsizlik Oranı | İşletmelerin küçülmesi sonucunda artan işsizlik, resesyonu işaret eder. |
Tüketici Harcamaları | Tüketicilerin harcamalarının azalması, ekonomik belirsizliği yansıtır. |
Sanayi Üretimi | Üretim seviyelerinin düşmesi, ekonomik faaliyetin azaldığını gösterir. |
Resesyon dönemlerinde genellikle tüketici güveni de azalır. Tüketici güven endeksi, bireylerin gelecekteki ekonomik durumları hakkında hissettiklerini yansıtır. Bu durum, harcamalardaki kısıtlama ile sonuçlanabilir ve ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Resesyon döneminin belirgin ekonomik göstergeleri sayesinde ekonominin sağlığı hakkında önemli bilgiler elde etmek mümkündür. Bu göstergeleri düzenli olarak takip etmek, hem iş dünyası hem de bireyler için stratejik kararlar almada yardımcı olur.
Resesyon Nedenleri: Ekonomik Dolaşımın Azalması
Resesyon, ekonomik durgunluk dönemlerinde sıkça rastlanan bir durumdur ve genellikle ekonomik dolaşımın azalmasıyla yakından ilişkilidir. Bu durumun başlıca nedenlerinden biri, tüketim harcamalarının düşmesidir. Tüketicilerin alım gücünde meydana gelen azalma, genel olarak talep düşüşüne yol açar ve bu da üretimin azalmasına neden olabilir. Tüketim harcamaları, bir ekonominin en önemli itici güçlerinden biridir ve azaldığında, ekonomik aktivite yavaşlar.
Bunun yanı sıra, yatırım harcamalarının da azalması, resesyonun bir başka önemli nedenidir. İşletmelerin kârlarının düşmesi veya belirsizlik beklentileri nedeniyle yatırımlarını azaltmaları, ekonomik kapsamda büyümeyi olumsuz etkiler. Bu durum, özellikle büyük ölçekli projelerin ertelenmesine veya iptal edilmesine yol açarak işsizliğin artmasına sebep olabilir.
Bir diğer etken ise ihracatın azalmasıdır. Dünya ekonomisindeki dalgalanmalar, özellikle dış pazarlarda talebin düşmesi, ülke ekonomilerine olumsuz yansır. İhracatta yaşanan gerileme, yerel üreticiler üzerinde baskı oluşturarak, ekonomik döngüyü olumsuz etkiler. Bu durumda, resesyon döneminin şiddeti artar ve ekonomik toparlanma süreci daha da zorlaşır.
Ayrıca, mali politikaların yetersizliği de resesyona neden olabilir. Hükümetler, ekonomik durgunluk dönemlerinde genellikle teşvik edici politikalar uygulamak zorundadırlar. Ancak, bu politikaların etkinliği, uygulama biçimini ve zamanlamasını doğrudan etkiler. Eğer hükümet yeterince hızlı ve etkili müdahale edemezse, ekonomik dolaşımın azalması bir resesyona dönüşebilir.
Dış ekonomik faktörler ve olaylar da ekonomik dolaşımı etkileyebilir. Örneğin, doğal afetler, siyasi krizler veya mali skandallar, piyasalarda belirsizlik yaratabilir ve dolayısıyla tüketici ve yatırımcı davranışlarını olumsuz etkileyebilir. Bu tür durumlar, refah kaybına ve dolayısıyla ekonomik aktivitede belirgin bir düşüşe neden sonucu, resesyon dönemlerini tetikleyebilir.
Resesyonun İşsizlik Üzerindeki Etkileri
Resesyon, ekonomik aktivitedeki belirgin bir azalmanın yaşandığı sürelerdir ve bu dönemlerde pek çok sektörde ekonomik daralma gözlemlenir. İşsizlik, resesyon dönemiyle doğrudan bağlantılı bir durumdur. Ekonomik büyümenin duraklaması, firmaların üretim kapasitelerinde düşüşe yol açar ve bu da iş gücüne olan talebi azaltır. Sonuç olarak, çalışanlar üzerindeki baskı artar ve işten çıkarmalar kaçınılmaz hale gelir.
Resesyon dönemlerinde işsizlik oranları genellikle yükselir. İşverenler, maliyetlerini azaltmak amacıyla personel sayısını düşürme yoluna gidebilirler. Bu durum, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar. İşletmeler, öncelikle geçici işçi istihdamını keserken kalıcı işçi çıkarmaları da gerçekleştirebilmektedir. Bu da, işgücü piyasasında bir belirsizlik ortamı yaratır.
Ayrıca, işsizlik oranlarındaki artış, tüketici harcamalarını da olumsuz etkiler. İşsizlik yaşayan bireyler, geleceklerine dair belirsizlik hissettikleri için harcama yapma eğiliminde daha temkinli olurlar. Bu durum, genel ekonomik aktivitenin daha fazla daralmasına yol açarak resesyonun uzamasına neden olabilir. Böylece, işsizlik oranları ve ekonomik durgunluk bir kısır döngü halini alabilir.
Resesyonun işsizlik üzerindeki diğer bir etkisi de, insanların mesleki becerilerini geliştirme ve yeniden eğitim olasılığının artmasıdır. İşsizlik süreleri uzadıkça, bireyler mevcut becerilerini güçlendirmek veya yeni beceriler edinmek için eğitim programlarına yönelme ihtiyacı hissedebilirler. Bu, gelecekteki istihdam olanaklarını artırma açısından önemli bir fırsat olabilir.
Resesyon dönemleri işsizlik oranlarının yükselmesine ve ekonomik belirsizliklerin artmasına neden olur. Bununla birlikte, bireyler için meslek edinme ve beceri geliştirme şansı da sunar. Bu nedenle, resesyonun etkilerini anlamak, iş gücü piyasası ve bireylerin geleceği açısından kritik bir önem taşır.
Resesyon Dönemlerinde Tüketici Davranışları
Resesyon dönemi, ekonomik belirsizliklerin arttığı, işsizlik oranlarının yükseldiği ve tüketici güveninin düştüğü bir süreçtir. Bu tür dönemlerde tüketiciler, harcama davranışlarında önemli değişiklikler yaparlar. Genelde, bireyler maddi durumlarını korumak amacıyla harcamalarını kısıtlarlar. Bu da dolaylı olarak talep düşüklüğüne, dolayısıyla da ekonomik durgunluğa neden olur.
Tüketici güveninin azalması, bireylerin alışveriş kararlarını etkiler. Resesyon dönemlerinde, tüketiciler genellikle gereksiz harcamalarını minimize etme eğilimindedir. Lüks ürünlerden çok, temel ihtiyaç maddelerine yönelim artar. Bu durum, özellikle gıda ve sağlık ürünleri gibi kaçınılmaz ihtiyaçlar için harcamaların arttığını göstermektedir. Bu değişim, perakende sektöründe belirgin bir şekilde hissedilmektedir.
Resesyon sırasında tüketicilerin borçlanma eğilimi de değişir. Birçok birey, gelecekteki gelir belirsizlikleri nedeniyle kredi kullanmaktan kaçınır. Bu, tüketim harcamalarını olumsuz etkileyen bir faktördür. Özellikle büyük harcamalar gerektiren konularda (otomobil, konut gibi), tüketicilerin daha temkinli davrandıkları gözlemlenir. Söz konusu bu duruma tüketici güven endeksi ile ölçümler yapılırken, endeksin düşüklüğü bu tarzdaki tutumların yaygınlaştığını gösterir.
Bireylerin harcama alışkanlıkları değiştikçe, bu durum sosyal alışveriş davranışlarına da yansır. İnsanlar, topluca alışveriş yapmaktan ziyade, daha az sayıda ve daha dikkatli harcama yapmayı tercih ederler. Aynı zamanda, indirimli ürünlere olan talep artar; bu da tüketicilerin akıllı alışveriş yapma anlayışını pekiştirir. Pazar araştırmaları da bu eğilimi destekler niteliktedir.
Resesyon döneminde tüketici davranışlarının değişmesi, ekonomik iyileşme sürecinde de önemli bir rol oynamaktadır. Ekonomi yeniden canlanmaya başladığında bile, tüketicilerin alışveriş tutumlarının eskiye dönmesi zaman alabilir. Bu geçiş döneminde, markaların ve sektörlerin bu yeni tüketici alışkanlıklarına uyum sağlaması oldukça kritiktir. Bu nedenle, araştırmacılar ve ekonomistler, resesyon sonrası tüketici davranışlarını dikkatle izlemektedirler.
Resesyonun Finansal Pazarlar Üzerindeki Sonuçları
Resesyon, ekonomik aktivitedeki genel bir duraklama dönemi olarak tanımlanmakta ve bu süreç, finansal pazarlar üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Resesyon sırasında, tüketiciler ve işletmeler harcamalarını kısarak, genel talep düşmektedir. Bu durum, hisse senedi piyasalarında düşüşler, tahvil faizlerinde değişiklikler ve döviz kurlarında dalgalanmalara neden olabilir.
Finansal pazarlar, resesyon dönemlerinde genellikle belirsizlik ve volatilite ile karakterize edilir. Yatırımcılar, talep ve gelirdeki düşüş nedeniyle riskten kaçınırken, bu da borsa endekslerini olumsuz etkiler. İleriye dönük ekonomik görünüm hakkında şüpheler, hisse senedi değerlerinin düşmesine ve bunun sonucunda da piyasada panik satışlarına yol açabilir.
Özellikle, resesyon dönemlerinde savunma hisseleri (yüksek temettü ödeyen, istikrarlı sektörlerdeki şirketler) daha cazip hale gelirken, yüksek riskli yatırımlar genellikle göz ardı edilir. Yatırımcılar güvenli liman olarak görülen varlıklara (altın, devlet tahvilleri gibi) yönelirken, borsa gibi riskli piyasalardaki kayıplar daha da artabilir. İşte bu noktada, resesyonun etkilerini azaltmak için çeşitlendirilmiş bir portföy oluşturmak önem kazanır.
Ayrıca, Merkez Bankası’nın para politikaları resesyon dönemlerinde finansal pazarların gidişatını etkileyebilir. Faiz oranları düşürüldüğünde, borçlanma maliyetleri azalır ve bu, yatırım ve harcamaların artmasına yol açabilir. Ancak, uzun vadeli teşvikler ekonomi üzerinde beklenen etkiyi oluşturmayabilir, dolayısıyla piyasa oyuncularının dikkatli olması gerekmektedir.
Resesyonun finansal piyasalardaki etkilerinin uzun vadeli sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır. Pazarların bu tür ani değişimlere uyum sağlaması zaman alabilir. Bu nedenle yatırımcıların ve şirket yöneticilerinin stratejilerini gözden geçirmeleri, olası riskleri minimize etmeleri ve fırsatları değerlendirmeleri önemlidir.
Resesyon ve Enflasyon Arasındaki İlişki
Resesyon ve enflasyon, ekonomik dalgalanmaların iki temel göstergesidir. Genellikle birbirinin zıttı olan bu iki kavram, birçok ekonomist tarafından dikkatle incelenmiştir. Resesyon dönemi, ekonomik büyümenin durması veya gerilemesi ile karakterize edilirken; enflasyon, mal ve hizmetlerin fiyatlarının genel olarak yükselmesi anlamına gelir. Ancak bu iki durum, birbirleriyle karmaşık bir ilişki içindedir.
Resesyon sırasında, toplam talebin azalmasıyla birlikte fiyatlar üzerindeki baskı genellikle azalır. Bu durum, enflasyon oranının düşmesine ve hatta deflasyon riskinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Özellikle bireyler ve işletmeler harcamalarını kısıtladığında, mal ve hizmetlere olan talep azalır ve bu da fiyatların düşmesine yol açar. Dolayısıyla, resesyon dönemlerinde enflasyonun düşmesi sık karşılaşılan bir durumdur.
Ancak, bazı durumlarda, resesyon sürecinde enflasyon yükselmeye de devam edebilir. Bu durum, arz tarafında meydana gelen şoklar nedeniyle ortaya çıkabilir. Örneğin, enerji fiyatlarındaki artış, üretim maliyetlerini yükselterek enflasyonun artmasına yol açabilir. Böylece resesyon ve enflasyon aynı anda gerçekleşebilir ki buna stagflasyon adı verilir.
Resesyonun etkileri, genel ekonomik görünümle birlikte değişiklik gösterebilir. Hükümetler ve merkez bankaları, resesyon sürelerinde ekonomik toparlanmayı teşvik etmek amacıyla para politikası ve mali politikalar yoluyla enflasyonu kontrol etmeye çalışırlar. Bu süreç, enflasyonu düşürmeyi hedefleyen politikaları içerebilir. Ancak her durumun kendine özgü dinamikleri olduğundan, bu politikaların etkisi değişkenlik gösterebilir.
Resesyon ve enflasyon arasındaki ilişki, karmaşık ve çok boyutludur. Ekonomik göstergelerin izlenmesi, iş dünyası ve bireyler için karar alma süreçlerinde kilit rol oynar. Ekonomi üzerindeki bu iki dinamik olayın etkilerini anlamak, hem politika yapıcılar hem de tüketiciler için önemli bir gereklilik haline gelmiştir.
Resesyon Sürecinde Hükümet Politikaları
Resesyon dönemi, ekonomilerdeki daralmalarla birlikte hükümetlerin müdahale etme ihtiyacını doğurur. Bu süreçte, hükümet politikaları ekonomik istikrarın sağlanması ve toparlanmanın hızlandırılması amacıyla kritik bir rol oynar. İşte resesyon sürecinde uygulanan yaygın hükümet politikaları:
- Para Politikası: Merkez bankaları, faiz oranlarını düşürerek kredi imkânlarını artırmayı hedefler. Bu, tüketici ve işletmelerin borçlanma maliyetlerini azaltarak yatırımları ve harcamaları teşvik eder.
- Mali Politika: Hükümetler, kamu harcamalarını artırarak veya vergi indirimleri uygulayarak talebi canlandırma çabası içinde olabilir. Bu, doğrudan ekonomik aktiviteyi artırarak istihdamı destekler.
- İstihdam Politikaları: Hükümetler, işsizlik oranını azaltmak için çeşitli istihdam programları geliştirebilir. Bu programlar, işsizlik sigortası, mesleki eğitim programları veya geçici iş yardımları gibi tedbirleri içerebilir.
- Düzenleyici Önlemler: Piyasalardaki belirsizliği azaltmak ve finansal sistemi desteklemek amacıyla düzenleyici reformlar gerçekleştirilir. Bu, bankaların yeniden sermayelendirilmesi veya kredi akışının teşvik edilmesini içerebilir.
- Psikolojik Destek: Ekonomik belirsizlik dönemlerinde tüketicilerin ve yatırımcıların güvenini artırmak için hükümetler, kamuoyunu bilgilendiren açıklamalar yapabilir. Güvenin yeniden tesis edilmesi, harcamaları artırabilir.
Bu politikaların etkinliği, hükümetlerin ve merkez bankalarının kararlarına, küresel ekonomik koşullara ve piyasa tepkilerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ancak doğru bir şekilde uygulandığı takdirde, resesyon dönemi etkili bir şekilde yönetilebilir ve ekonominin toparlanma süreci hızlandırılabilir.
Resesyon Sonrası Ekonomik Yenilenme Stratejileri
Resesyon döneminin ardından ekonomik yeniden yapılanma süreci, hem kamu hem de özel sektör için önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu süreçte uygulanabilecek stratejiler, sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışı sağlamayı hedeflemektedir. İşte resesyon sonrası ekonomik yenilenme stratejilerine dair bazı öneriler:
Strateji | Açıklama |
---|---|
Finansal İstikrarın Sağlanması | Bankacılık sisteminin güçlendirilmesi ve likidite akışının artırılması. |
Yatırımların Teşvik Edilmesi | Devlet destekleri ve vergi indirimleri ile özel sektör yatırımlarının artırılması. |
İstihdam Alanlarının Genişletilmesi | Yeni iş fırsatları yaratmak için eğitim ve beceri geliştirme programlarının teşvik edilmesi. |
İnovasyon ve Ar-Ge Destekleri | Yenilikçi projelere finansal destek vererek rekabetçiliğin artırılması. |
Altyapı Yatırımları | Yeni altyapı projeleri ile ekonomik büyümenin desteklenmesi ve istihdamın artırılması. |
Bu stratejiler, hükümetlerin ve işletmelerin, resesyondan çıkış sürecinde daha güçlü ve dayanıklı bir ekonomik yapı inşa etmelerine yardımcı olacaktır. Ekonomik yenilenme, genel olarak ekonomik güven, tüketici harcamaları ve yatırım faaliyetleri üzerinde olumlu etki sağlamakta, bu da uzun vadeli sürdürülebilir büyümeyi beraberinde getirmektedir.
Bireyler İçin Resesyon Döneminde Tasarruf Yöntemleri
Resesyon dönemleri, ekonomik belirsizliklerin arttığı ve iş olanaklarının kısıldığı zamanlardır. Bu zorlu süreçte bireylerin mali güvenliklerini sağlamak amacıyla tasarruf yapmaları hayati önem taşır. Tasarruf yöntemleri, bireylerin giderlerini kontrol altında tutmalarını ve finansal durumlarını iyileştirmelerini sağlar. İşte resesyon döneminde kullanılabilecek bazı etkili tasarruf stratejileri.
İlk adım olarak, harcama alışkanlıklarınızı gözden geçirmeniz önemlidir. Bütçenizi oluşturun ve hangi alanlarda gereksiz harcamalar yaptığınızı belirleyin. Lüks veya ihtiyacınız olmayan ürünlerden vazgeçmek, tasarruf etmenizin en temel yoludur. Hem günlük masraflarınızı azaltarak hem de gereksiz borçlanmalardan kaçınarak mali durumunuzu daha sağlıklı bir hale getirebilirsiniz.
İkinci bir strateji olarak, acil durum fonu oluşturmayı düşünebilirsiniz. Resesyon döneminde iş kaybı veya beklenmedik harcamalarla karşılaşmak oldukça yaygındır. Bu nedenle, üç ila altı aylık giderlerinizi karşılayacak bir acil durum fonu oluşturmak, finansal açıdan sizi daha güçlü hale getirecektir. Bu fon, beklenmedik anlarda başvurabileceğiniz bir güvenlik ağı işlevi görecektir.
Ayrıca, tasarruflarınızı etkin bir şekilde değerlendirmek için yatırım yapmayı da düşünebilirsiniz. Düşük riskli yatırımlar, ekonomik belirsizlik dönemlerinde sağladıkları güvence ile cazip bir seçenek olabilir. Yatırım yaparken, portföyünüzü çeşitlendirmek, olası kayıpları minimize etmenize yardımcı olacaktır. Uzun vadeli bir bakış açısıyla hareket ederek, resesyon sonrasında daha güçlü bir mali pozisyon elde edebilirsiniz.
Resesyon dönemlerinde yan gelir elde etme yollarını aramak da bir tasarruf yöntemi olarak dikkate alınmalıdır. Ek iş fırsatları, bireylerin gelirlerini arttırmalarını ve birikim yapmalarını sağlamaktadır. Hem mevcut becerilerinizi değerlendirerek hem de yeni beceriler kazanarak, ek gelir elde etme yollarını keşfedebilirsiniz. Bu, mali açıdan daha rahat hissetmenize yardımcı olacaktır.
Sık Sorulan Sorular
Resesyon, ekonomik büyümenin duraksadığı veya geri gittiği dönemlerdir. Genellikle iki ardışık çeyrek dönem boyunca Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYİH) düşmesiyle tanımlanır.Resesyonun başlıca sebepleri arasında ekonomik durgunluk, düşük tüketim talebi, yüksek işsizlik oranları ve sıkı mali politikalar yer alır. Ayrıca uluslararası ticaretin azalması da etkili olabilir.Resesyon, işsizlik oranlarının artmasına, işletmelerin iflas etmesine ve halkın satın alma gücünün azalmasına yol açabilir. Bu durum, ekonomik istikrarı tehdit eder.Hükümetler, resesyon dönemlerinde genellikle mali teşvik paketleri, faiz oranlarının düşürülmesi ve istihdamı artırıcı programlar gibi ekonomik önlemler alır.Resesyonun süresi değişkenlik gösterebilir. Bazı resesyonlar birkaç ay sürebilirken, bazıları birkaç yıl devam edebilir. Ekonomik koşullara bağlıdır.Resesyon sonrası ekonomik toparlanma genellikle tüketici güveninin yeniden artması, yatırımların artırılması ve istihdamın döndürülmesiyle gerçekleşir. Ayrıca, hükümet politikaları da bu süreçte etkili olabilir.Resesyon, ekonomik gerileme dönemidir ve genellikle daha kısa sürerken, depresyon daha uzun süreli, daha derin bir ekonomik çöküş anlamına gelir. Depresyon dönemlerinde ekonomik aktivite önemli ölçüde azalır.